28 Ekim 2012 Pazar

Düğüne Gittik Biz...

En son 2 yıl önce ablasının düğününe gitmiş ben (!) uzun zaman sonra ilk defa düğüne katılacaktım. Hem de Ilgın'la! :) Koşturacağımı bildiğimden topuklu ayakkabı giymeyi hiç düşünmedim zaten. Giydim babetlerimi, düştüm yola...

Kavuşmamız her zamanki gibi sevinç çığlıkları, bolca öpücük ve kucaklaşmalarla doluydu! :) Düğün mekanına bizden önce varan Ilgın babasının kucağında bizi bekliyordu mekanın kapısında. Hava karanlıktı. Seslendim, karanlığa doğru şaşkın ifadeyle baktı ama belli ki o karanlıkta siyahlar içindeki beni seçemiyordu güzelim benim...

Birkaç adım daha yaklaştım ve babası kucağından indirmek zorunda kaldı Ilgın'ı. O yüz ifadesi, koşmaya hazırlığı... Hepsi birkaç saniyelik ama beni bulunduğum ortamdan koparan anlar... Yine etraftaki herşeyi, herkesi unuttum. Sadece Ilgın ve ben varım! Açtım kollarımı, kucağıma kondu kuş gibi dünya güzeli prensesim...

Çok geçmeden salona geçtik, masamıza oturduk. Sandım ki öyle sakince oturacağız. Ne mümkün? Salonun ortasında koşan bir minik ve hemen arkasında neye uğradığını şaşırmış teyze ben! :) Annesi ve babası yaz tatilinde bu duruma alışmıştı ki ilgilenmiyorlardı hiç. :) Yağmur teyze karnında büyüyen bebeğiyle oturuyor. :) Anneanne koşamaz, dede de öyle. İş başa düşmüştü tabi. Sen misin dört gözle bu düğünü bekleyen?

Hep merak etmiştim, bu çocuklar düğünlerde neden koşuyorlardı durmaksızın? Bu defa insanlar eminim şu soruyu sormuşlardır: Bu kız neden bu çocuğun peşinde koşuyor? :) Koşuyorum çünkü bizim minik masamızdan çok uzaklarda geziniyor. Yaşıtlarının yüzüne bakmıyor, olduğu yerde durmuyor, benim sığamayacağım yerlerden süzülerek geçiyor ve bir anda gözümün önünden kayboluyor! Yazarken inanması bana zor gelse de evet, bunları yapan Ilgın. :)

Çok güldüm o akşamki halimize... Fırsat bulduk ve fotoğraf çekebildik en azından ama gördüğünüz gibi Ilgın'ın tek amacı kucağımdan inmek ve koşmaya devam etmek. :)

Ilgın & Derya

13 Ekim 2012 Cumartesi

Bir Ayrılık Daha...

Ayrılık yaşanıyorsa aslında kavuşma da yaşanıyor, değil mi? Üzülmemeliyim o halde.

Aklım böyle söylüyor. Ya kalbim?

Niye akıyor o zaman bu yaşlar?

Ne ağlatmak istiyorum, ne ağlamak aslında...

Ama sanıyorum ki anlatmakta zorlandığım bu sevgi artmaya devam ettikçe, ayrılıklarda ağlamaya da engel olamayacağım.

Çok düşünüyorum bazen; O'nu bu kadar severek kötülük mü etmiş oluyorum?

Büyüyor hızla ve biz daha çok bağlanıyoruz birbirimize, daha güç oluyor ayrılıklarımız...

Bir yanım minik kalbinde bana olan sevgisini gördükçe coşuyor sevinçten, diğer yanım gittiğimde/gittiğinde ağladığı için kahroluyor.

❤ ❤ 

Çok istiyordum benim O'nu sevdiğim gibi sevsin beni.

Hep yanımda kalmak istesin.

Çok sevsin.

Şükürler olsun ki yaşıyor, görüyorum bunları.

Ama ağlamasına dayanamıyorum.

Dayanamıyorum...

Ilgın & Derya