10 Aralık 2012 Pazartesi

Uyuyan Güzel...

Sadece ikimizin olduğu bazı anlar var. O an istiyorum ki bir yerlerde gizli bir kamera olsun ve o anları kayıt etsin. Yazarak bir şekilde kaydetmiş olurum ama sürekli izleyebilecek olsam, düşünüyorum da ne güzel olur...

Uyurken mesela...

Uykunun geldiğini baş parmağı cok cok emişinden anlıyoruz. Diğer eliyle de boynunu tutuyor, öyle dalıyor minik meleğim uykuya...

Birlikte uyuduğumuz günlerden birinde sessizce yastığa başımı koydum, cok cok parmağını emen meleğimi seyrediyorum camdan sızan ışık sayesinde... Dönüyor da dönüyor. Bir türlü dalamadı. Oflaya puflaya, beni tekmeleyerek! :)

Böyle durumlarda uykuya dalmasına yardımcı olmak için ayaklarının altını ovuyorum. Annemden öğrenmiştim bunu. :) Anlayamadığımız bir şekilde içli içli ağladığı bir gece annem ayaklarının altını ovarak sakinleştirmişti Ilgın'ı. Bize de yaparmış bebekken. :)

Ben de rahat uyusun diye yapıyorum bunu. Ben yapmayı unutsam da unutmuyor bizimki. Parmak ağzında, ayağını uzatıyor bana: Manas. Demek istiyor ki; masaj! :) O hali öyle tatlı ki...

Ablam mutfakta börek sarıyor, annemle sohbet ediyorlar. Arada bana gönderme yapıyorlar; Ilgın'ı uyutma bahanesiyle kaçmışım börek sarma işinden! :) Ben mutfaktan gelen sesler ve Ilgın'dan gelen masaj emriyle kikirdiyorum yatakta. Zaten çocuk uykuya dalamıyor, bir de ben gülünce iyice kaçtı gelmek üzere olan uykusu. Tam o anda bana seslendi: 'Deyaa!' Ben gülmeme engel olmaya çalışarak cevap verdim Ilgın'a. Parmağını tekrar ağzına koydu, cok cok devam! :) Resmen susmamı istedi.

Sağa döndü, sola döndü... Boynunu tuttuğu eliyle benim boynuma sarıldı. Nasıl sıkıyor, seviyor! Ben şoktayım ve kikirdeyişim yerini kahkahalara bıraktı. Sonra diğer eliyle de sıkıca boynuma sarıldı, başladı öpmeye! :) O güler, ben gülerim. Bir yandan da beni gıdıklıyor! :) Bir süre devam etti bu, sonra hooop parmak ağıza ve nihayet daldı uykuya...

Ben mutfağa koştum, heyecanla ablama anlatmaya başladım: 'Abla ya, resmen sarıldı boynuma, öptü beni! Nasıl belli ediyor sevgisini!' Arkamı döndüm, pıtır pıtır koşuyor mutfağa doğru! :) Uyku tulumu nasıl yakışıyor, saçlar dağılmış... Yakaladığım gibi tekrar yatağa koştuk. Masajlarla, masallarla nihayet uyumuştu Ilgın. Sonuç: Börek sarma işinden cidden yırtmıştım! ;)

Ilgın & Derya

❤ ❤ ❤

Herkesi 2 sever, beni 4.

Telefon çalar; 'Deya' arar, kapı çalar; 'Deya' gelir.

Boynuma sarılır, şarkılar söyler: ''Sen benimmm bitanemmm!''

Dedeyle konuşur, beni ister: ''Deya'yı istiyoom.''

Anneanneyle konuşur, beni sorar: ''Deya ooda mı?''

Ben otururum; yanıma sokulur, kalkarım; peşimde dolaşır.

Bir çift minik göz sürekli beni takip eder.

Bilin bakalım bu kim? ;)

Ilgın & Derya

23 Kasım 2012 Cuma

Başlık yok. Bulamadım.

Pek keyfim yok bu aralar. Bir süredir yazmayışım da bundan... Sebebini bilmediğimi söyleyemem. Biliyorum da, yazmak istemem...

Bu günlerde bana iyi gelen tek şey Ilgın. O'nun sevgisi, bana olan bağlılığı beni mutlu eden. Keşke hep yanımda kalsa...

Her sabah uyandığımda ilk O'nu görsem, pamuk yanağından öpsem, uyanır uyanmaz ben yanında olduğum için sevinse, öpse beni, gözlerimizden uyku aksa da ne oynayacağımızın planını yapsak, sarılsak, evde bile peşimden ayrılmasa, birkaç dakika ortadan kaybolsam ve gelip beni bulsa yine, sevinçle kucağıma koşsa, sofrada yanında hep bana yer ayırsa, kurabiye yapsak, şarkılar söylesek, dans etsek, masallar okusak, uyusak... Hiç ayrılmasak...

Olmasını istediklerim oldu ama bitti. Geriye bunlar kaldı...

Ilgın & Derya

11 Kasım 2012 Pazar

Canon Aşkı...

Benim canım fotoğraf makinemi benim kadar seven biri daha var: Ilgın tabi ki! :) Ben nereye, Canon oraya... Özellikle Ilgın'a gidiyorsam hiç yanımdan eksik etmem. Ilgın da alıştı artık bu duruma. Telefonla fotoğraf çektirmezdi ama söz konusu Canon olduğu zaman poz verirdi bana. Şimdilerde zor poz vermesi. Daha çok çekmek istiyor. :) Beni öyle iyi gözlemlemiş ki, fotoğraf makinesini alır almaz ilk iş boynuna asıyor askısını! :)

Aşağıdaki video ise planlanmamış şekilde çekildi ama Ilgın'ın Canon aşkını özetleyen bir video oldu! :) Bizim asıl amacımız makineyi görmesini engelleyerek bana seslenmesini kaydetmekti: Deyeciiim! :) O ise bir anda sakladığımız yerde buldu makineyi. Sevincini buyurun, dinleyin:

Ilgın & Derya

Sık Sorulan Sorular...

La la oynayalmmı? (Bir reklam müziğini 'la la la' şeklinde uydurmam sonucu ortaya çıkan şarkımız. :) Ben söylüyorum ve birlikte dans ediyoruz. Sanırım en çok duyduğum soru bu!)

Tedi açalmmı? (Çiseren'in kedisi Döbüş'ün hastasıyız! :) Bilgisayarın başına geçiyor ve kedinin fotoğraflarına bakmak istiyor.)

Müsik açalmmı? (Hiç oturmayalım anlamına geliyor bu. :) Müzik hiç kapanmasın, biz hep dans edelim.)

Çisim yapalmmı? (Çizim yapalım. Ev, araba, çiçek çizelim.)

Koşalmmı? (Bence koşmayalım ama dinleyen kim? :))

Oyn hamuyu oynayalmmı? (Eli hamurdan çıkmayan ben, Ilgın'la birlikteyken de hamurdan kurtulamıyorum. :) ''Caillou'nun Çilesi'' adlı çalışmamız aşağıda! :))

Ilgın & Derya

28 Ekim 2012 Pazar

Düğüne Gittik Biz...

En son 2 yıl önce ablasının düğününe gitmiş ben (!) uzun zaman sonra ilk defa düğüne katılacaktım. Hem de Ilgın'la! :) Koşturacağımı bildiğimden topuklu ayakkabı giymeyi hiç düşünmedim zaten. Giydim babetlerimi, düştüm yola...

Kavuşmamız her zamanki gibi sevinç çığlıkları, bolca öpücük ve kucaklaşmalarla doluydu! :) Düğün mekanına bizden önce varan Ilgın babasının kucağında bizi bekliyordu mekanın kapısında. Hava karanlıktı. Seslendim, karanlığa doğru şaşkın ifadeyle baktı ama belli ki o karanlıkta siyahlar içindeki beni seçemiyordu güzelim benim...

Birkaç adım daha yaklaştım ve babası kucağından indirmek zorunda kaldı Ilgın'ı. O yüz ifadesi, koşmaya hazırlığı... Hepsi birkaç saniyelik ama beni bulunduğum ortamdan koparan anlar... Yine etraftaki herşeyi, herkesi unuttum. Sadece Ilgın ve ben varım! Açtım kollarımı, kucağıma kondu kuş gibi dünya güzeli prensesim...

Çok geçmeden salona geçtik, masamıza oturduk. Sandım ki öyle sakince oturacağız. Ne mümkün? Salonun ortasında koşan bir minik ve hemen arkasında neye uğradığını şaşırmış teyze ben! :) Annesi ve babası yaz tatilinde bu duruma alışmıştı ki ilgilenmiyorlardı hiç. :) Yağmur teyze karnında büyüyen bebeğiyle oturuyor. :) Anneanne koşamaz, dede de öyle. İş başa düşmüştü tabi. Sen misin dört gözle bu düğünü bekleyen?

Hep merak etmiştim, bu çocuklar düğünlerde neden koşuyorlardı durmaksızın? Bu defa insanlar eminim şu soruyu sormuşlardır: Bu kız neden bu çocuğun peşinde koşuyor? :) Koşuyorum çünkü bizim minik masamızdan çok uzaklarda geziniyor. Yaşıtlarının yüzüne bakmıyor, olduğu yerde durmuyor, benim sığamayacağım yerlerden süzülerek geçiyor ve bir anda gözümün önünden kayboluyor! Yazarken inanması bana zor gelse de evet, bunları yapan Ilgın. :)

Çok güldüm o akşamki halimize... Fırsat bulduk ve fotoğraf çekebildik en azından ama gördüğünüz gibi Ilgın'ın tek amacı kucağımdan inmek ve koşmaya devam etmek. :)

Ilgın & Derya

13 Ekim 2012 Cumartesi

Bir Ayrılık Daha...

Ayrılık yaşanıyorsa aslında kavuşma da yaşanıyor, değil mi? Üzülmemeliyim o halde.

Aklım böyle söylüyor. Ya kalbim?

Niye akıyor o zaman bu yaşlar?

Ne ağlatmak istiyorum, ne ağlamak aslında...

Ama sanıyorum ki anlatmakta zorlandığım bu sevgi artmaya devam ettikçe, ayrılıklarda ağlamaya da engel olamayacağım.

Çok düşünüyorum bazen; O'nu bu kadar severek kötülük mü etmiş oluyorum?

Büyüyor hızla ve biz daha çok bağlanıyoruz birbirimize, daha güç oluyor ayrılıklarımız...

Bir yanım minik kalbinde bana olan sevgisini gördükçe coşuyor sevinçten, diğer yanım gittiğimde/gittiğinde ağladığı için kahroluyor.

❤ ❤ 

Çok istiyordum benim O'nu sevdiğim gibi sevsin beni.

Hep yanımda kalmak istesin.

Çok sevsin.

Şükürler olsun ki yaşıyor, görüyorum bunları.

Ama ağlamasına dayanamıyorum.

Dayanamıyorum...

Ilgın & Derya

31 Ağustos 2012 Cuma

Sulu Göz Teyze...

Bugün önce mutluluktan ağladım. Sebebi tabi ki Ilgın...

Her gün telefonda konuşuyoruz mutlaka. Ben ya da annem arıyoruz genellikle evden. Artık ev telefonu çaldığında Ilgın için arayan hep 'annenneee'. =) Bazen de annesine telefonu uzatıp 'annenneee' diyormuş. Bizi aramak istiyor boncuk gözlüm...

Benimle konuşunca mutlaka annemi sorar bana. Annemle konuşunca beni ve dedeyi, Yağmur'la konuşunca da Tarkan'ı. Kimlerin aynı evde olduğunun farkında aklını sevdiğim biriciğim...

Bugün yine konuştuk. Annesi işe gitmiş, babası da öyle. (Ilgın anlatıyor.) Uykudan uyanmıştı aradığımda.

Nasılsın Ilgın? Rahat uyuyabildin mi? Rüyanda neler gördün?

Hııı... Annenneee, Deyeciim, Gakaciim... (Anneanne, ben ve Tarkan'ı görmüş rüyasında.)

Ne yapıyorduk peki?

Detti. (Gitmişiz.) 

Bir süre daha konuştuktan sonra kapattım telefonu. Kapatmamdan kısa bir süre sonra telefon çaldı. Açtım, ses yok önce. Sonra hafiften sesini duydum biriciğimin.

Ilgın?

Sesimi duyar duymaz kahkaha attı. Meğer telefonu almış ve kendisi aramış! Ben sevinçten ağlamaklı bir haldeyim...

Teyzeciğim, sen beni mi aradın? Konuşmak mı istedin benimle? Özledin mi beni?

Özdedim.

Ya Ilgın, delirdim şimdi. Ne kadar akıllı bir bebeksin sen!

Kahkaha atıyor iltifat edildiğini anladığında. =)

Ben de seni çok özledim. Yarın gelip alacağım seni, tamam mı?

Mamam. Annenne ooda mı?

Burada aşkım, çağırayım mı anneanneyi?

Annenneee... (Kendisi çağırıyor.)

Bir süre de annemle konuşuyor. Sonra yine beni istiyor.

Canımın içi ben şimdi kapatayım, yarın nasılsa görüşeceğiz. Seni parka götüreceğim, boyama da yaparız. Hatta oyun hamurlarıyla da oynarız. Ne dersin?

Mamam.

Tekrar annemi istiyor.

Anneanne gitti, dışarıya çıktı.

Annenneee buraa mı gelcek? (Anneannesi oraya mı gidecekmiş?)

Hayır tatlım. Yarın sen geleceksin, anneannen de başka bir gün gelecek. Şimdi kapatalım telefonu olur mu?

Ağlıyormuş gibi yapıyor kapatmamızı söylediğimde. Normalde ise söylediğim zaman hemen tuşa basar ve kapatır. Bugün hiç kapatmak istemedi. Gerçekten özlemişti demek ki...

Kapatması için bekledim bir süre ses çıkarmadan. Sustu, bekledi. Birkaç kelime daha konuştuk ama nafile. Yine kapatmaya ikna edemedim. Sustum, bekledim. Sesimi duyamayınca:

Deye detti... Deye detti...

Bunu duydum ve bu defa üzüntüyle ağlayarak kapattım telefonu... Hiç istemiyorum ki aslında gitmeyi...

Ilgın & Derya

24 Ağustos 2012 Cuma

26 Oldum Ben!

Ilgın 2 yaşına girdi Ağustos 9'da.

Ben de 2'nin yanına 6'yı ekledim bugün...

Ne mi hissediyorum? Bulunduğum yerin kapısından zorla çıkarılmış, yeni bir kapıya doğru itiliyorum sanki...

Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamış şaşkın bir ifade var yüzümde...

Bana göre ben 20'de kaldım. Yağmur 22, Pınar ablam da 25.

Gerçeğe bakacak olursak; Pınar ablam evli ve çocuklu, Yağmur da evli ve çocuklu sayılır. ;) Görünürde 20 (!) olduğu söylenen ben ise 26'lık, iki miniğin teyzesiyim. Evet, ikinci defa teyze oluyorum! =) Yeni yaşım gelirken bir de bebek getiriyor bana... Ilgın'da abla oluyor. Büyüyor güzel ailemiz...

❤ ❤ 

25. yaşım beraberinde fotoğraftaki birkaç tel beyaz saçı getirdi önce...


Üzüldüm, sonra alıştım ve tam aksine sevmeye başladım bu birkaç tel beyaz saçımı. Anlamı vardı her birinin sanki...

Yaşadıklarımın birer izi gibi...

Sonra sürekli değişti birşeyler... Ben değiştim, yenilendim...

İçimi güzelleştirdikçe çevrem de güzelleşti...

Hayal kurmaktan hiç vazgeçmedim.

Heyecanla bekledim.

Başardım.

Bu halimi çok sevdim.

Şimdi ise bir yaş daha büyüyerek devam ediyorum yoluma.

Biraz korktuğum doğrudur. =)

Zaman hızla geçiyor ya hani, geç kalacakmışım hissi oluyor kimi zaman yapacaklarım için...

❤ ❤ 

Neyse, kutlu olsun yeni yaşım.

Sevdiğim herkesin yanımda olduğu, Ilgın'ın elinden tuttuğum, yeni bebeğimizi kucakladığım, pastalarla, kurabiyelerle süslü, hayatıma dahil olacak tüm güzellikler ve güzel insanlarla birlikte olduğum rengarenk bir fotoğraf var aklımda... Dileğim bu fotoğrafın rengini hiç kaybetmemesi...

Güzel dileklerini paylaşan herkese çok teşekkürler. İyi ki hayatımdalar...

Ilgın & Derya

22 Ağustos 2012 Çarşamba

2 Yaş Partisi...

Aylar öncesinden başlamıştı Ilgın'ın doğum günü partisinin telaşı. Benim için büyük, çok büyük bir stresti. Kutlama bizde olacaktı ve neredeyse tüm hazırlığı ben yapacaktım ki yaptım! =) Kusursuz muydu? Bu soruyu davetlilere sormak lazım. =)

Ilgın'ın 1. yaş gününde sadece kurabiye süsleyebilmiştim. Bunun acısını 2. yaş gününde çıkardığımı söyleyebilirim! =) Kurabiyelere cupcake ve pasta da dahil oldu bu yıl. Bunların dışındaki yiyecekleri de unutmayalım! Bir de tabi süslemeler... (Yalnızca zeytinyağlı dolmalara elim değmedi, vakitsizlikten. Yoksa parmağımdan da ince sarabilirim tabi ki. Bilen bilir. =))

Büyük teyzemiz Yağmur'da Ilgın için çalıştı bu yıl. =) Çilek seven güzeller güzeli prensesimiz için bugüne özel oldukça sevimli bir tasarım hazırladı keçeden.

Hazırlıkla ilgili detayları ve parti anını bol bol fotoğrafladım:









Biriciğim çok mutluydu. Gelenleri kapıda alkışlarla karşıladı... Kavanozdaki minik kurabiyeleri, şekerlemeleri hüpletti. Doğum günü kutlaması bayramla aynı gün olunca harçlık toplamayı da ihmal etmedi. =)

Günün sonunda ikimiz de yorgun şekilde yatağa uzandık. Saçlarını okşadım, uyuttum. Kulağına O'nu çok sevdiğimi fısıldadım. Uyuduğunu sandığım minik bu fısıldama sonrası döndü ve dudağımdan öptü beni! =) Meğer uyumuyor da beni dinliyormuş. Sevgimin karşılığını da o içten öpücükle almış oldum...

Çok seviyor beni, biliyorum. Aynı benim sevdiğim gibi. Hep çoğalarak...

Ilgın & Derya

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Güzelim Ağustos...

İlkbahar mevsimini severim aslında en çok...

Aylardan Mayıs'ı.

Bir de Ağustos'u severim Mayıs'ı sevdiğim gibi...

Hava güzeldir, etrafta mis kokulu çiçekler vardır. İçimi ferahlatır, güzelleştirir Mayıs.

Ağustos'un sıcağı biraz bunaltır, yorar aslında ama...

Ilgın'ı getirmiştir bana! =)

Benim doğduğum ayda geldi biriciğim. En kıymetli hediyem oldu.


Bir de aşk var güzelim Ağustos'ta...

Sevdiğime yanında olmaya söz verdiğim günün yıl dönümü...


Bir de...

9 Ağustos 2012 Perşembe

2 Yaş Meleği...

Henüz güzel annesinin karnındayken başlamıştı aşkımız. Çok samimiyim! =) Sürekli konuşuyordum Ilgın'la. O da bana işaretler veriyordu. Beni sevdiğinden çok emindim. Sevinçten ağzım kulaklarımda geziyordum. Zaten bu kocaman sevginin kanıtı da doğmak için benim tatilden dönüşümü beklemesi oldu! =) Ben geldim, ertesi gün de Ilgın...

Vapur salına salına karşı yakaya götürdü Yağmur'la beni. İçimizden koşmak geliyor ama vapur sanki bunu hissedermiş gibi iyice yavaşlıyor! Ardından oldukça süslü bir minibüsle devam ettik yolculuğa ve nihayet hastane göründü! =)

İçeriye girdik, güzel ablacığımızı gördük. Kısa ama oldukça stresli bir bekleyiş sonunda bir baktık minik bir prenses bize doğru geliyor. Allah'ım, nasıl da küçük. Sağ tarafının üzerine uzanmış, gözler boncuk gibi... Hepimizin yüzüne bakıyor birer birer:

Galiba bu küçük teyzem Derya. (Dağınık saçlarımdan tanımıştır kesin. =D) 
Aaa bu da büyük teyzem! Eniştem Tarkan da gelmiş, yaşasın! 
Anneanne, dedem nerede?
Babacığım, ben teyzemle giderim. Sen annemi bekle...

Çok saçma ama hep hastanede Ilgın'ı başka bir bebekle karıştırırlarsa düşüncesi vardı aklımda. Ilgın'ı gördüğümde ise bunun mümkün olmayacağını anladım. Ultrason fotoğrafındaki o fındık burun ve köfte dudakların aynısı karşımdaydı işte! =)

Zaman öyle çabuk geçti ki... Bugün doğum günü biriciğimin. Kim inanır?

Kendi başına döndüğüne ben şahit olmuştum ilk defa. Ablama anlatmıştım heyecanla. Nasıl da sevinmiştik... Acaba ne zaman yürüyecek? Beni ne zaman kapıda karşılayacak? Ne zaman konuşacak? Bana ne diyecek? Derya mı? Teyze mi?

2 yılda şükürler olsun çoğunu gördük, yaşadık. Koşarak karşılıyor beni, sarılıyoruz sıkıca. 'Teezee' ya da 'Deyaa'... Her ikisini de söylüyor. Bir de 'aba' var. Geçenlerde de bana 'annee' dedi. İşte şimdi oldu! =)

Varlığının yaşattığı o güzel duyguları ifade etmem imkansız... Ilgın'a her baktığımda içimden taşan ve günden güne artan sevgiyi gözlerimden okuduğunu biliyorum. Aynı şekilde ben de Ilgın'ın bakışlarından anlıyorum hissettiklerini. Davranışlarından, yakınlığından...

Şimdi bir yaş daha büyüdü benim biriciğim. İlk göz ağrım... Sen benim yüreğime konmuş en güzel meleksin. Beni, hayatımı güzelleştirdin. İyi ki geldin...

Seni çok seviyorum.

Ilgın & Derya

13 Temmuz 2012 Cuma

Bir Kavuşma Bir Ayrılık...

2 gün önce ayaklarım mutluluğa doğru koştu adeta! =)

Uzun zamandır görmediğim biriciğime götürüyordu yol beni... Sevimsiz İstanbul trafiği bile gözümü korkutmuyor gittiğim kişi Ilgın olunca. Biliyorum ki karşılaştığımız o an unutacağım her aksiliği ve bu sebeple can sıkmaya gerek yoktu tabi. =)

Her gidişimde aynı şeyi hissediyorum. Gerçekten sanki uçuyorum! =) İçimden adımlarımı sayıyorum. Yaklaştıkça bir heyecan... Ilgın'ın nefes aldığı sokaktayım. Gün içinde baktığı, gördüğü yerdeyim. Dakikalar sonra sarılacağım, öpeceğim. Asansörde son hazırlıkları yapıyorum. Gözlüklerimi çantama koyuyor, ayakkabılarımın bağcığını çözüyorum hızlıca. Zile basıyor, kalbim çarparak bekliyorum. Sesi geliyor derinlerden ve gittikçe yaklaşıyor. Kapı açıldığında bir bakışmamız var, bir kavuşmamız var ki bunu ne ben anlatabilirim, ne Ilgın! =)

Sevinç çığlıkları, şaşkınlık, heyecan, öpüşmeler, sarılmalar... Sabrı yok ayakkabılarımı çıkarmamı beklemeye. Sanki bırakıp gidecekmişim korkusu yaşıyor hemen. Yüzünde ağlamaklı bir ifade oluyor adımımı içeriye atana kadar. Kapı kapandıktan sonra ise koca bir gülücük beliriyor yüzünde! =)

Sonrasında ne zaman dış kapının yanından geçsem hep bir çığlık, hafif ağlamaklı ifade ve söylenmeler... Gördüğüm andan sonra nasıl ayrılacağımı düşünüyorum sürekli. Kavuşmamız nasıl gülücüklerle dolu oluyorsa, ayrılığımız da hep ağlamaklı oluyor. =( Kaçmayı deniyorum çoğu kez ama farkına vardığı anda o kapının bir yüzünde, ben ise diğer yüzünde ağlıyorum. Tekrar kapıyı çalıyorum içeri girmek için. Beni yeniden gördüğünde yanaklarından yaşlar süzülse de kahkahalar atıyor geri geldim diye...

İşte o andan sonra uçarak geldiğim o yol gözümden düşen yaşlarla yıkanıyor sanki... Kavuşmak için saydığım adımlar ise beni biraz daha uzaklaştırıyor bu defa... Kulağımda Ilgın'ın sesi var sadece:

'Deeeyaaa!'
'Teezee!'

Bir de tabi o bakış...


Bu günden aklımda kalan en güzel an şu oldu:

Gittikten 1 saat sonrasıydı hemen hemen. Odasında saçını topluyordum miniğimin. Gülümseyerek baktı, yanağımı okşadı ve öptü. Sonra da:

'Sen bugn buuda kaacan?'

Ben bugün orada mı kalacakmışım? =) Bu nasıl bir soru? Daha 2 yaşını doldurmamış miniğim demek ki yanında kalmamı istiyordu ki bana bu soruyu sordu. Henüz bu kadar uzun ve anlaşılır cümleler de kuramıyordu. Kuruyordu tabi ama biz anlamıyorduk demem daha doğru aslında. =) Ne yapacağımı şaşırdım. Sarıldım, öptüm. O andan sonra orada kalmamak mümkün olabilir miydi ki?

Ilgın & Derya

Ilgın'lı Günler...

Ilgın'lı günler; geçirdiğim en huzurlu, sevgi dolu, bol gülümsemeli günler oluyor hep.

O'nu gördüğüm an sanki içimden bambaşka bir Derya çıkıyor. Ya da her ne varsa o gün aklımda, çıkıp gidiyor. Nasıl anlatsam ki şimdi? Yani sanki ben değişiyorum. Değişmiyorum da kostüm değiştiriyorum gibi... O andan itibaren sadece teyzeyim. Ilgın var, başka kimse yok. Tek yapmam gereken şey Ilgın'la ilgilenmek. Altını değiştirmek, su içirmek, yemeğini yedirmek, uyutmak, oyun oynamak... Gün içinde bunları defalarca yapmak ama hiç bıkamamak! =) Dünyadaki en keyifli şey olmalı bir melekle geçirilen saatler... Hem de o melek Ilgın olunca! =)

Birlikte oyun oynuyoruz, geziyoruz, koşturuyoruz. Belli, ikimiz de yoruluyoruz ama çaktırmıyoruz. ;) Her görüşümde daha çok büyümüş oluyor. Yeni şeyler öğreniyor. Bazı şeyleri de ilk defa benim yanımda yapıyor. Buna şahit olmak öyle güzel ki... Ben de yanımda ilk defa söylediği kelimeleri, cümleleri ve yaptığı şeyleri bir yerlere not alıyorum sürekli. Unutmamak için! ;)

Diyeceğim şu ki aslında; iyi ki teyze olmuşum. Adımın yanına yakıştığını düşündüğüm en güzel sıfat, taşıdığım en güzel kostüm...

Ilgın & Derya

Biriciğime...

Cennet böyle bir yer olsa gerek...

Her yerde O'nun olduğu...

Doğduğu zaman biliyordum ki bana çok şey öğretecek o minik kalp... Şimdilerde ise anlıyorum ki; Ilgın'dan öncesi ve sonrasıymış hayat benim için ve Ilgın'dan sonrasını yaşamak en güzeliymiş tüm anların...

Bu sabah daha iyi anladım, güne Ilgın'la uyandım.

O uykudan gözlerini açınca güneş doğuyor sanki...

Gülümseyişi umut sanki...

Gözlerine her baktığımda sevgiyi görüyorum, huzuru, güzel olan herşeyi...

O, bütünüyle bir sevgi. Yaşadığımı anlıyorum.

Peşimden koştuğu an attığı sevinç çığlıkları, saklandığım yerde beni bulduğu an gözlerindeki o parıltı, kollarımı açtığımda ben ne hissediyorsam aynı o hisle koşarak bana sarılması, uyuyormuş gibi yaptığımda öperek uyandırmaya çalışması, saçlarımı okşaması...

Bir bebeğin, minik bir kalbin böylesine sevgi dolu olması...

Şükrediyorum varlığına.

'Beni ne kadar seviyorsun?' diye sordum tam uykuya dalmak üzereyken. Gözlerinden uyku akan haliyle bile sorumu cevapsız bırakmayan bir melek o... Kollarını açtı:

'Ka.'

Yani çok.

O'nu çok sevdiğimi söyledim ben de. Öptüm, kokladım, yastığına düşen saç telini yanıma aldım ve gittiğimi görüp arkamdan ağlamasın diye uyurken kaçtım.

Daha 1,5 yıl oldu ve nicesini yaşayacağız kim bilir bu güzel anların ama bugün başkaydı...

Şimdi ise sanki uzun zamandır görmemişim gibi, özlem dolu içim yine...

Ilgın & Derya

12 Temmuz 2012 Perşembe

Kardeş Olmak...

Öyle güzel duygular var ki beni yaşadığıma şükrettiren...
Kardeş olmak mesela...

3 kız kardeşin en küçüğüyüm ben ve en duygusalı.
Ablalarım çok sever beni, bilirim. Ben de onları çok severim.
Beni seven herkesi ben 1 tık daha çok severim. Huyumdur benim, çok bağlıyımdır sevdiklerime.

İşte bu yüzden sevmem hiç ayrılıkları.
Gelirler, sevince boğulurum. Giderler, ağlarım.
Daha sizin gidişinize alışamamışken şimdi bir de Ilgın var tabi...

Geldiler, eski günlerdeki gibiydi herşey. Gittiler, duvarlar üzerime geliyor sanki.
Öyle çok özlüyorum ki sizi...

Ama yine de varlığınız beni gülümsetmeye yetiyor ağlarken bile...
İyi ki kardeşiz ve iyi ki Ilgın var hayatımızda.
Sizi çok seviyorum.

Ilgın & Derya

6 Temmuz 2012 Cuma

Teşekkür...

'' Yıllar önce anne ve babamın küçük kızı oldum.
Ablalarımın küçük kardeşi.
Yeğen oldum. Kuzen.
Arkadaş oldum sonra.
Sevgili...
Zaman geçtikçe birilerinin birşeyi oldum.
Olmak istediğim hayatlarda var oldum, olmaya devam ediyorum.
Ama...
Bir gün geldi ki 'teyze' oldum! =)
Teyze olmak ne evlat olmaya benziyor, ne kardeş, ne arkadaş, ne sevgili...

Varlığı ile beni mutluluğa boğan minik bir meleğin teyzesiyim ben. 224 gündür böyle. Ömrümün sonuna kadar da böyle devam edecek. Ablacığım; koca bir teşekkür borçluyum sana, böyle bir güzelliği kattığın için hayatıma...''

20 Mart tarihinde böyle bir not yazmıştım. 224 günlük bir teyze olarak...

Bir bir çıkıyor ortaya yazılanlar. ;)

Ilgın & Derya

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Teyze Oldum Ben!

Merhaba.

Masalsı Tatlar dışında bir blogum daha oldu. Orada pastacıydım, burada sadece teyzeyim. =) Yalnız bir fark var; bu sevimli blog yalnızca bana değil, Ilgın'a da ait. Bilmeyenler için söylüyorum: Ilgın ve ben birbirine aşık teyze ve yeğeniz. Birlikte çok mutluyuz. Sevimli blogumuzda da mutlu anlarımızı paylaşacağız.

Uzun zaman önce aklıma gelmişti böyle bir blog açmak. Aslında sürekli birşeyler yazıyorum Ilgın'la ilgili. Hayallerim, yaşadıklarımla ilgili aynı zamanda... Ilgın'la ilgili olanları hep bir çatı altında toplamak istemiştim. İşte oldu! =)

Uzun yıllar sonra burada yazılanları Ilgın ile birlikte okumak çok keyifli olacak. Belki de Ilgın yazmaya başlayacak bir zaman sonra o minik parmaklarıyla. Bekleyip göreceğiz.

Ilgın & Derya